“Böbrek fonksiyonunun yüzde 60’ını kaybetse bile belirti vermeyebilir”
İleri aşamalara kadar belirtisiz ilerleyebilen böbrek yetmezliğinin ciddi bir sağlık problemi olduğunu belirten Dr. Öğr.
İSTANBUL, (DHA) - İleri aşamalara kadar belirtisiz ilerleyebilen böbrek yetmezliğinin ciddi bir sağlık problemi olduğunu belirten Dr. Öğr. Üyesi Himmet Bora Uslu, "Böbrek yetmezliği olan hastalar haftada 3 kez diyalize girmek zorunda oldukları için yaşam kaliteleri düşer ve beklenen yaşam süreleri de sağlıklı bireylere kıyasla azalır. Diyaliz tedavisindeki kullandıkları fosforu düşürmek, kan seviyelerini yükseltmek ve kaybettikleri vitaminleri yerine koymaları için çok sayıda ilaç kullanırlar. Fakat başarılı bir böbrek nakli, daha yüksek yaşam kalitesi ve ömür süresi sağlayan tek kronik böbrek yetmezliği tedavi yöntemidir. Ama ne yazık ki, yeterli organ bağışı olmadığı için çoğu hasta böbrek nakli olamamaktadır" dedi.
İSÜ Liv Hospital Bahçeşehir Organ Nakli Kliniği'nden Dr. Öğr. Üyesi Himmet Bora Uslu, 9 Mart Dünya Böbrek Günü dolayısıyla böbrek sağlığını korumanın yolları ve tedavi süreci hakkında açıklamalarda bulundu.
CİDDİ BELİRTİLER İLERİ VE SON DÖNEMLERDE GÖRÜLÜYOR
Böbrek hastalığının başlangıcında çoğunlukla hastada belirti vermediğini ve sinsi ilerlediğini söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Uslu, "Böbrek fonksiyonlarında yüzde 60'lık kayıp olması durumunda bile bazen hastada semptomlar olmayabilir. Belirtiler ortaya çıktığında genellikle hastalık ileri dönem ya da son döneme ulaşmıştır. Erken evre böbrek yetmezliğinde geceleri idrara kalkma, tansiyon yüksekliği ve idrarda köpürme ya da kan görülmesi gibi değişiklikler görülebilir. Son dönem böbrek yetmezliğinde ise bulantı, kusma, iştahsızlık, halsizlik, nefes darlığı, ilaçlara dirençli tansiyon yüksekliği, yüzde ve ayaklarda şişlik, konsantrasyon bozukluğu, bilinç bozuklukları, cilt kuruması ve kaşıntıya sık rastlanır" diye konuştu.
BÖBREK SAĞLIĞINI KORUMAK İÇİN GÜNDE 1.5- 2 LİTRE SU TÜKETİN
Böbrek sağlığını korumanının yollarına değinen Dr. Öğr. Üyesi Uslu, "Herhangi bir kronik hastalığımız olmasa bile böbreklerimizi korumak adına yapabileceklerimiz vardır. Bunlar arasında özellikle günde 1.5-2 litre su tüketilmesi başta gelmektedir. Diğer önlemler ise tuz tüketiminin azaltılması, düzenli egzersiz, vücut ağırlığının kontrolü, dengeli beslenme, sigaranın bırakılması, alkol tüketiminin sınırlandırılması, düzenli aralıklarla doktor kontrolü, ailedeki kronik hastalıkların bilinmesi, kan basıncının ölçülmesi sayılabilir" şeklinde konuştu.
FARKLI HASTALIKLAR BÖBREK SAĞLIĞINI OLUMSUZ ETKİLEYEBİLİR
Böbreklerin sağlıklı bir şekilde işlevini yerine getirmesini engelleyebilecek ve yetmezliğe yol açabilecek birçok faktör bulunduğunun altını çizen Dr. Öğr. Üyesi Uslu; bunlar arasında böbreği direkt etkileyerek hasara yol açan diyabet hastalığı, yüksek tansiyon, nefritler ya da ilaçlar olabileceği gibi ciddi kalp krizi, karaciğer yetmezliği, mesane kanseri, böbrek taşları ya da enfeksiyonların da sayılabileceğini söyledi.
YÜKSEK TANSİYON HASTALARI VE FAZLA KİLOLULAR RİSK ALTINDA
Günümüzde yaşam süresinin uzaması nedeniyle kronik hastalıkların da arttığını işaret eden Dr. Öğr. Üyesi Uslu, "Kronik böbrek hastalığının en sık karşılaşılan nedenleri şeker hastalığı ve yüksek tansiyondur. Bazı romatolojik hastalıklar "glomerülonefrit" adı verilen böbrek bozukluğuna yol açabilir; aynı zamanda genetik olan ve böbreklerde çok sayıda kist oluşumuna yol açan polikistik böbrek hastalığı da kronik böbrek yetersizliğine yol açan böbrek hastalıklarındandır. Kronik böbrek yetmezliği açısından risk altında olan kişiler; fazla kilolu olanlar, yüksek tansiyonu olanlar, diyabetikler ve ailesinde böbrek hastalığı olanlardır" açıklamasında bulundu.
BESLENME DÜZENİNE DİKKAT EDİLMELİ
Yeterli ve dengeli beslenme yaşamın her aşamasında olduğu gibi, böbrek hastalarında da büyük önem taşıdığını vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Uslu, "Diyet tedavisi bireye ve böbrek yetmezliğinin evrelerine özgü olmalıdır. Diyet hastanın diyalize girip girmemesine, kilosuna, idrar çıkışı olup olmadığına ve kan bulgularına (potasyum, fosfor) göre değişiklik göstermektedir. Uygun miktarda enerji ve protein alımı, uygun vücut ağırlığının sağlanması ve/veya korunması önemlidir. Proteinin yıkılması ile ortaya çıkan kreatinin, ürik asit gibi zararlı yıkım ürünleri; az çalışan böbrekler tarafından atılamaz. Böbrek yetmezliği olan bireylerde, böbrek yetmezliğinin evresine, hastanın kilosuna ve altta yatan böbrek yetmezliği nedenine göre değişen protein alımı önerileri mevcuttur. Bu nedenle, henüz diyalize başlamamış hastalarda üremik belirtileri hafifletmek ve hastalığı yavaşlatabilmek için protein kısıtlaması yapılır ve alınması gereken protein miktarı 0,6-0,8 gr/kg/gün'dür" ifadelerini kullandı.
TUZ TÜKETİMİNDEN UZAK DURULMALI
Diyetteki proteinin tamamen kesilmesinin ciddi beslenme bozukluğuna neden olacağı için hatalı bir davranış olduğunu ve bundan kaçınılması gerektiğinin altını çizen Dr. Öğr. Üyesi Uslu, "Önerilen miktarda protein alınmalıdır. Kronik böbrek hastalığında yeterli miktarda tuz atılamaz, ek olarak tuzlu besinlerin tüketilmesi ile vücuttaki tuz yoğunluğu artar. Tuz kullanımı susama hissini de artıracağından, vücutta su fazlalığına yol açar. Kronik böbrek yetmezliği hastalarının tuzsuz yemeleri, hastalığın seyrini yavaşlatmada önemlidir" dedi.
TEDAVİ SÜRECİ
Böbrek yetmezliğinin tedavi yollarını anlatan Dr. Öğr. Üyesi Uslu, "Eğer böbrek yetmezliği saptanmışsa ilerlememesi, ilerlemesinin yavaşlatılması veya geriletilmesi için alınabilecek önlemler vardır. Kan basıncının iyi regüle edilmesi, istenilen aralığa getirilmesi böbrek yetmezliği gidişatını yavaşlatma da çok önemlidir. Şeker hastalığı olanlarda, kan şekerinin iyi kontrolü böbrek hastalığının gelişmesini engelleyebilecektir. Tuz alımının azaltılması da hastalığın kontrolünde önemlidir. Fakat tüm bu önlemlere rağmen son dönem böbrek yetmezliği gelişmişse, hemodiyaliz, periton diyalizi veya böbrek nakli her hasta ile ayrıca değerlendirilerek düşünülebilir" dedi.
ORGAN BAĞIŞI YETERLİ DEĞİL
Başarılı bir böbrek naklinin daha yüksek yaşam kalitesi ve ömür süresi sağlayan tek kronik böbrek yetmezliği tedavisi yöntemi olduğunu, ancak yeterli organ bağışı olmadığı için çoğu hastanın böbrek nakli olamadığını belirten Dr. Öğr. Üyesi Uslu, "2022 yılında 1711 kişinin beyin ölümü gerçekleşmiş, bu kişilerin 1. derece akrabalarından sadece 289'u yakınlarının donör olmasını kabul etmiştir. 2022 yılında toplam 3313 böbrek nakli yapılmış ve yüzde 85'in üstünde bir oranda canlı vericiden böbrek nakli yapılmıştır. Burada amacımız, zamanla beyin ölümü sonrasında da organ bağışı oranlarının ve yüzdelerinin artmasıdır" diyerek sözlerini noktaladı.
Kaynak: Demirören Haber Ajansı