“Hipertansiyon, uzun yıllar semptom göstermeyebilir”
Hipertansiyonun, "Sinsi hastalık" olarak da adlandırılabileceğini ifade eden Kardiyoloji Uzmanı Doç.
İSTANBUL, (DHA)- Hipertansiyonun, "Sinsi hastalık" olarak da adlandırılabileceğini ifade eden Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Murat Yalçın, "Hipertansiyon, uzun yıllar semptom ve belirti vermeden seyredebilir. Bazı kişiler en küçük bir tansiyon yükselmesini hissedebilirken, bazı kişiler ise çok yüksek tansiyon değerlerinde hiçbir şikayet hissetmeyebilirler. Hipertansiyonun en bilinen belirtileri olarak, baş ve ense ağrısı, kulaklarda uğultu-çınlama, yorgunluk, baş dönmesi, nefes darlığı, burun kanaması ve yorgunluk sayılabilir" dedi.
Mevsim geçişlerinin sağlıklı bireylerde dahi birtakım değişikliklere neden olduğunu vurgulayan Medicana Sağlık Grubu Kardiyoloji Uzmanlarından Doç. Dr. Murat Yalçın, "Uzun süren ve daha hareketsiz kalınan kış aylarından sonra yaz mevsimine geçişte hipertansiyon, kalp yetersizliği, kapak hastalığı, kalp damar hastalığı olanların çok daha dikkatli olmaları gerekiyor. Sağlıklı kişilerin bile vücut dengesini zorlayan seviyelere ulaşan yaz sıcakları da aşırı nemle birlikte birleştiğinde hipertansiyon hastalarını çok daha fazla zorlayabiliyor. Bunun nedeni ise yazın terlemeye ve damar genişlemesine bağlı olarak su ve vücut için yaşamsal öneme sahip sodyum ile potasyum gibi tuzların kaybedilmesidir. Bunun sonucunda da damarlar gevşiyor ve kan basıncı düşüyor. Tansiyon hastalarının ilaç kullanımını ihmal etmemesi, doktora görünerek ilaç ayarlarını yaptırmaları ve tansiyonlarının çıkmasına neden olabilecek yiyecek ve içeceklerden kaçınmaları gereklidir" diye konuştu.
"HİPERTANSİYON TEDAVİSİ, UZUN SOLUKLU BİR TEDAVİ"
Hipertansiyonun tedavisinde iki önemli unsur olduğunu belirten Medicana Ataşehir Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Yalçın, "Bunlar ilaç tedavisi ve yaşam tarzı değişiklikleridir. Başlıca yaşam tarzı değişiklikleri olarak, tuz kısıtlaması, kilo kontrolü, sigaranın bırakılması, alkol kısıtlaması, sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz yapılması ve stres yönetimi sayılabilir. Diğer taraftan doktorunuzun size uygun gördüğü ilaçları düzenli kullanmak yüksek tansiyon ile yaşamak ve kontrol altında tutmak için çok önemlidir. İyi uygulanan diyet-egzersiz ve kilo kontrolü ile ilaçlara olan gereklilik azaltılabilmektedir. Hipertansiyon tedavisi uzun soluklu bir tedavidir ve hasta-doktor uyumunu çok önemlidir. Doktorunuz önermedikçe ve düzenleme getirmedikçe ilaçlarının kesinlikle kesilmemesi ve dozajlarının değiştirilmemesi gerekmektedir. İlaçların bağımlılık yaptığı veya böbrekler ve diğer organlara zarar verdiği inanışı doğru değildir. Organlara asıl hasarı tedavi edilmeyen hipertansiyonun verdiği unutulmamalıdır. Hipertansiyon tedavisinde başarı ve başarısızlık büyük oranda hastanın tedaviye uyumuna bağlıdır. İlaç uyumuna dikkat eden ve yaşam tarzı değişikliklerini uygulayan hastalarda başarılı sonuçlar kolaylıkla alınabilmektedir" şeklinde konuştu.
"HİPERTANSİYON, ÜLKEMİZDEKİ KRONİK HASTALIKLARDAN BİRİSİ"
Kan damarları içerisinde gezen kanın damar duvarına yaptığı basıncın tansiyon olarak adlandırıldığını ifade eden Doç. Dr. Yalçın, konuyla ilgili şöyle konuştu:
"Bu basıncın yüksek olması durumu "yüksek tansiyon" yani "hipertansiyon" olarak adlandırılmaktadır. Büyük tansiyon olarak bilinen sistolik kan basıncı değerinin 140 mmHg'den fazla olması, küçük tansiyon olarak bilinen diyastolik kan basıncı değerinin de 90 mmHg'den fazla olması hipertansiyon olarak tanımlanır. Her ne kadar yaklaşık yüzde 95 gibi büyük çoğunluğunun nedeni belli olmasa da bazı genetik faktörler, tuz tüketiminin yüksek olması, hareketsiz yaşam, kilo fazlalığı, endokrinolojik hastalıklar, böbrek damar hastalıkları ve doğumsal kalp hastalıkları gibi bazı durumlar nadiren hipertansiyona neden olabilirler. Hipertansiyon ülkemizde ve dünyada en sık görülen kronik hastalıklardan birisidir. Tüm dünyada yaklaşık 1,5 milyar hipertansiyon hastası bulunmaktadır ve her yıl yaklaşık 9 milyon 400 bin kişi hipertansiyon nedeniyle ölmektedir. Kalp hastalıkları ve inmeye bağlı ölümlerin yaklaşık yarısından hipertansiyon sorumludur. Prevelansı ileri yaş, artmış tuz tüketimi ve obezite ile artmaktadır. Türkiye'de erişkin popülasyonundaki hipertansiyon prevalansı yüzde 31.8 (kadınlarda yüzde 36.1, erkeklerde yüzde 27.5) olarak belirlenmiştir. Yani yaklaşık 3 kişiden biri yüksek tansiyon hastasıdır."
"HİPERTANSİYON ÖNLENEBİLİR VE TEDAVİ EDİLEBİLİR"
Uzun süre yüksek basınca maruz kalan damar duvarının hasarlanarak beslediği organlarda problemlere neden olacağını söyleyen Doç. Dr. Yalçın, "Bu durum uç organ hasarı olarak adlandırılmaktadır. Böbrek yetmezliği, kalp krizi, felç geçirme, görme problemleri, büyük damar yırtılmaları gibi hastalıklar başlıca organ hasarları olarak sayılabilirler. Bu kadar sık görülmesi ve ölümcül sonuçlar doğurmasına rağmen hipertansiyon önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalıktır. Tanı uygun şartlarda ölçülen tansiyon değerleri ile konulmaktadır. En az 5 dakikalık dinlenme sonrası her iki koldan yapılan ölçümlere göre hipertansiyon tanısı konulur. Ayrıca ölçümden 1 saat önce sigara, çay, kahve vb. tüketilmemelidir. Bazı durumlarda yüksek tansiyon problemi olmadığı halde hastane ortamında tansiyon değerleri yüksek çıkabilmektedir. "Beyaz Önlük Hipertansiyonu" denilen bu duruma tansiyon takipleri veya tansiyon holter cihazı ile tanı konulabilmektedir" diyerek konuşmasını sonlandırdı.
Kaynak: Demirören Haber Ajansı