Son dönemde baba ya da anneden kalan borçları ödemek istemeyen çok sayıda kişi reddi miras davası açıyor. Reddi miras davalarında bir artış olduğu görülüyor.
Vergi, Banka, Kredi Kartı gibi çok sayıda borç kişinin ölmesi durumunda çocuklarına kalıyor. Çocuklar ya bu borcu ödemek zorunda ya da reddi miras davası açmak zorunda. Reddi miras davası açılması durumunda bu borçtan kurtulmak mümkün olurken anne veya babadan kalan arsa, ev, daire, araba ya da herhangi bir mirası da ret etmek gerekiyor. Bu durumda söz konusu taşınmaz ve mülkler devlete kalıyor. Kişiler de borçlardan kurtulmuş oluyor. Son dönemde reddi miras davalarında tırmanış yaşandığına dikkat çeken Sözcü yazarı Yılmaz Özdil köşesinde şaşırtıcı bir yazı yayınladı.
Bir ömür çalışıyorsun. Anca mezarda emekli oluyorsun. Evladına beş kuruş bırakamadığın gibi, borç bırakıyorsun. Evladın, toprağa verdiği babasını reddetmek zorunda kalıyor. Baba, borçlarından anca ölerek kurtuluyor. Ailenin borçlardan kurtulabilmesi için babanın ölmesi yetmiyor. Baba vefat edince, ailenin üç ay başvuru süresi var. Baba bu üç ay içinde mahkeme kararıyla “kimsesiz” oluyor. Böylece… Adeta “kimsesizler mezarlığı” gibi “reddi miras kabristanları” oluşuyor! “Eski Türkiye” diye aşağıladıkları dönemlerde, mesela 90’lı yıllarda, 25 yıl çalışmış bir memurun veya işçinin emekli ikramiyesiyle rahat rahat ev satın alınıyordu, hatta üste para kalıyordu. “Yeni Türkiye”de bugün itibariyle, babasını kaybeden her 100 evlattan 85’i reddi miras talebinde bulunuyor. Ürpertici bir orandır bu. Dünya tarihinde hiçbir ülkede görülmemiş orandır.