İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Sokaklara döküleceklermiş, ya siz 15 Temmuz'u görmediniz mi? Cumhur İttifakı sizi gideceğiniz yere kadar süpürecektir” sözleri için, “Sayın Erdoğan’ın derhal psikiyatriste görünmesini rica ediyorum. Çünkü bir halüsinasyon gören bir kişinin muhtemelen tavrı böyle olur” yorumunu yaptı. Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal da Erdoğan ve AKP için, “Demokrasi onların lehine işliyorsa kabulleri, aleyhine işliyorsa kabulleri değil” dedi.
Akşener toplantının ardından yaptığı açıklamada, “Çok faydalı bir görüşme oldu. Yaptığımız değerlendirmelerden istifade ettik” dedi.
Uysal, açıklamanın ardından Türkiye’nin önümüzdeki seçimlerde demokrasi ve “Baas rejimi” arasında tercih yapacağını belirterek şunları söyledi:
“Dar bir rekabet alanına sıkışmış bir Türkiye siyaseti yok. Daha da derinden Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin 80 yıllık varlığı adeta bir devri sabık muamelesine tutulmuş. Ele geçireceğiz diye çıkılan yolda bu ülkenin sistematik bir çöküş yaşadığı gerçeğiyle karşı karşıyayız. Dört nala bu ülke felakete gidiyor. İktidarın manyetiğinde olan kesimlerin, aklı iradesi felç edilmiş kesimin, ölürcesine savunmasına rağmen, Türkiye’de iktidarın bu gayretlerine rağmen, iktidarın hezeyanlarını 84 milyonun üzerinde deneme gayretlerinin Türkiye’de getirdiği yerin daha büyük felaketleri önümüzdeki günlerde yaşayacağımızı görüyoruz. Türkiye’nin önünde tarihi bir rota var. Demokrasinin en zor sınavı, seçimiyle karşı karşıyayız. Türkiye’nin önündeki seçim demokrasiden yana mı yoksa, Arap Baas’ı değimiz Baas rejiminin Türkiye’de daha da yerleşik hale geleceği güzergâh mı?”
Uysal önümüzdeki Cuma günü (7 Ocak) gerçekleşecek kuruluş yıl dönümü kutlamalarına Akşener’i davet ettiğini söyledi.
Akşener ve Uysal basın mensuplarının sorularını da yanıtladı. Cumhurbaşkanı, AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın “Sokaklara döküleceklermiş, ya siz 15 Temmuz'u görmediniz mi? Cumhur İttifakı sizi gideceğiniz yere kadar süpürecektir” açıklamasına ilişkin soruyu Akşener, şöyle yanıtladı:
“MUHTEMEL MİLLET İTTİFAKI’NDA ALTI SİYASİ PARTİ OLABİLİR GİBİ BİR DURUM VAR”
“Millet İttifakı bünyesinde dört siyasi parti 24 Haziran’da vardık, 31 Mart’ta iki siyasi parti vardı. Sonrasında iki siyasi parti kuruldu. Muhtemel Millet İttifakı’nda altı siyasi parti olabilir gibi bir durum var. Ben 24 Haziran’a göre konuşayım, 24 Haziran’ın dört siyasi partisi ki, ben böyle bir çağrıda bulunmadım. Sayın Genel Başkan da böyle bir çağrıda bulunmadı. Sayın Kılıçdaroğlu’nun ne söylediklerine baktım, onda da yok. Sayın Temel Karamollaoğlu beyefendide de yok. Bu arada kendisine koronavirüs dolayısıyla geçmiş olsun dileklerimi iletmek isterim. Diğer siyasi parti genel başkanlarında da yok.
“SAYIN ERDOĞAN’IN DERHAL PSİKİYATRİSTE GÖRÜNMESİNİ RİCA EDİYORUM”
Sokakta mücadele etmek, sokağa dökülmek gibi bir kelime, cümle kimsenin ağzından çıkmamış. Bir Cumhurbaşkanı ve AK Parti’nin Genel Başkanı olan kişi çıkıyor, diyor ki ‘Sokağa döküleceklermiş, meydanlara ineceklermiş, inin de görelim’. Nereden baksanız acayip, nereden baksanız saçmalık. Sayın Erdoğan’ın derhal psikiyatriste görünmesini rica ediyorum. Çünkü bir halüsinasyon gören bir kişinin muhtemelen tavrı böyle olur. Bunun dışında bir seçime gidiliyor. Ben ve arkadaşlarım il il esnaf geziyoruz. Sayın Genel Başkan ve arkadaşları benzer çalışma yapıyor. Sayın Kılıçdaroğlu şehirlerde kanaat önderleriyle bir araya geliyor, hem mitinglere başladılar CHP olarak. Yani bunun içerisinde illegal, vatandaşı sokağa davet eden, yani ‘buyurun kavga çıkaralım’ diyen bir tavır, dil yok.
“MİLLET DEVLETİ SOKAKTAN TOPLADI”
Bunu kenara koyduktan sonra gelelim 15 Temmuz’a. 2010’da referandum olmasaydı, 2010’da kendi seçmenlerini polarize etmek gayretinin neticesinde o referandumu yapmamış olmasalardı, 15 Temmuz olmazdı. 15 Temmuz’da bu millet devleti hem köprüden hem sokaktan topladı. 15 Temmuz’da her siyasi partiden yaşlısı, genci, kadını insanlar sokağa çıktılar. Sayın Erdoğan’ın buyurun dediği, Sayın Hande hanımla yaptığı görüşme saat 12.15 civarındaydı. Halbuki saat 10.30’dan itibaren insanlar köprüye ve sokağa çıktılar. Demokrasiyi, hukuku, cumhuriyeti ve kazanımlarını, kısaca devleti millet korudu. Milletin 200’ün üstünde, 241 civarında şehidin olduğu, can verildiği, binlerce yaralının bulunduğu bir millet tutumunu, milletin davranışını, bu şekilde bir siyasi yapının taraftarlarının sokağa çıkması gibi değerlendirildiğinde, devlet insanlığı ciddiyetiyle bağdaştıramadığımı söylemek isterim.”
“DEMOKRASİ LEHLERİNEYSE KABUL, ALEYHİNEYSE DEĞİL”
Gültekin Uysal da bu soruya ilişkin şunları söyledi:
“İki sebebi var. Biri yapısal, biri konjonktürel. Konjonktürel olan Gezi olaylarından itibaren Sayın Erdoğan’da, siyasi zihniyetlerinde travma var. Sokakta kitlelerin kendilerine karşı itiraz gerçekleştireceği endişeleri var. İkinci boyutu ise çok daha temel bir anlayış. Tağut rejimi diyerek, demokrasiye küfür rejimi diyerek, dünden bugüne anlamlandırmış, propagandasını yapmış bir zihni kalıba sahipler. Bugün geldiğimiz noktada demokrasiyi konjonktürel program alarak uyguladıklarını gördük. Demokrasi onların lehine işliyorsa kabulleri, aleyhine işliyorsa kabulleri değil.
“SOKAĞA ÇIKIN ÇAĞRISI YOK, AMA SOKAĞA DA ÇIKAR İNSANLARIMIZ”
Kimsenin sokağa çıkın diye bir çağrısı yok ama sokağa da çıkar insanlarımız. Anayasaca teminat altına alınmış temel hak ve hürriyetlerini kullanmak için de kimseden izin alacak değiller. İktidarın söyleyecek sözü kalmaması dolayısıyla kitleleri kontrollü şekilde sokağa çıksın, elimize aldığımız yargı başta olmak üzere kolluk gücüyle beraber on parmaklarında on kara, söyleyecek söz bittiğinde FETÖ’cülükten PKK’lığa. Bu tür ithamlarla kriminalize ederek bu işin içinden çıkalım…İktidarın bu yanlış tutum ve davranışlarına, hele hele bu dilin Cumhurbaşkanına yakışmadığı ve bu ülkenin bu kadar kötülüğü hak etmediği kanaatindeyim.”
“DAHA BÜYÜĞÜ GERİDE DEMEK Kİ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “En kötüsünü geride bıraktık” açıklamasına ilişkin Akşener, “Habire en kötüsünü denildiğine göre bitmeyen en kötüler durumundayız. Daha büyüğü geride demek ki” dedi. Uysal, “Böyle dedikçe endişemiz daha da katmerleniyor. Söz manasını yitirmiş. Türkiye maalesef dört nala felakete gidiyor” diye konuştu.
“11 MAAŞ ALAN BÜROKRATLAR KAZANCIN NERESİNDE?”
Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati’nin yeni ekonomi modeline ilişkin “MÜSİAD gibi kazancı helal yoldan kazananların bizim dilimizi çok daha iyi anlayacağı konumdayız” sözü ile ilgili olarak ise Akşener şunları söyledi:
“Bu ayrıştırıcı dil ayıp bir dil. Ama bu helal kazanç kavramı güzel bir şey. Sayın Nebati aynı zamanda iş adamı. Tekstil işiyle uğraşan ailenin çocuğu. Umarım kendileri de bu helal kazanca uyuyorlardır. Bakan olduğu dakikadan itibaren devlet hazinesine hükmediyor. Beş maaş alan danışmanlar, 11 maaş alan bürokratlar helal kazancın neresinde. Bakanın buna cevap vermesini çok isterim doğrusu."
“ÜLKENİN GERÇEKLERİNE ZAMAN HARCASINLAR”
Uysal, Memur-Sen’in memurlar adına yaptığı toplu sözleşmeyi hatırlatarak, “Yaptığı müzakere ortada. MÜSİAD da, açık yüreklilikle ifade ediyorum. Sivil organizasyonlar değil iktidarın aparatı haline dönüşmüşler. Yanlışa, değirmene su taşıdılar. Kendilerini kandırma hakları olabilir ama temsil ettiği kitlelerin hak ve hukukunu temsil etmek ve gereğini yapma gibi sorumlulukları var. Aidiyet dairesindeler. Algıya hizmet etmek adına yapılan açıklamalar var. İktidara tavsiyemiz. Algıya zaman harcadıkları kadar bu ülkenin gerçeklerine zaman harcasınlar” diye konuştu.