İSTANBUL, (DHA) – Kanser oluşumuna neden olabilecek özellikle de değiştirilebilecek risk faktörleri için bilinçlenmenin önemini vurgulayan Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Levent Demirtürk, erken tanının tedavideki başarının temelini oluşturduğunu söyledi. Prof. Dr. Demirtürk, "Yemek borusu kanseri ölüm nedenleri arasında altıncı, dünyada görülen kanserler arasında ise sekizinci sıradadır. 50 yaşından sonra görülme sıklığı artıyor ve erkekler kadınlara göre daha risk altında" dedi.
Emsey Hospital'dan Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Levent Demirtürk, yemek borusu kanserine yönelik bilgi vererek tedavi yöntemlerini anlattı. Prof. Dr. Demirtürk, "Yüksek sıcaklıkta çay ve kahve gibi içeceklerin tüketilmesi ile yemek borusu kanseri arasında ilişki görülmüştür. Çin'de yapılan bir çalışmada ise sıcak tüketilen çayın tek başına kanser ile ilişkili olmayıp, alkol ve sigara tüketimi ile birlikte yemek borusu kanserinde rol oynayabileceği ortaya çıktı. Sıcaklıktan bağımsız olarak çay ve kahvenin içilme sıklığı ile kanser arasında belirgin deliller yoktur, çay ve kahvenin içeriği ile kanser arasında herhangi ilişki gösterilmemiştir" diye konuştu.
ALKOL VE TÜTÜN TÜKETENLERDE RİSK YÜKSEK
Yemek borusu kanseri oluşumunda alkol ve tütünün en önemli risk faktörlerinden olduğunu söyleyen Prof. Dr. Demirtürk, "Tütün tüketenlerde kanser riski 5-7 kat daha yüksektir. Sigara içip 10 yıldır bırakmış olanlarda bile, hiç içmeyenlere göre riski yüksektir, buna karşın sigara içmeye devam edenlerde, sigara içmeyi bırakanlara göre kanser gelişim riski daha yüksektir. Alkol tüketiminde kanser riski artar, özellikle haftada 170 gram üzerinde alkol tüketiminde risk daha da artar. Kadınlarda erkeklere oranla haftada 70 gram üzerinde alkol tüketildiğinde risk artar. Vücut kitle indeksi 25'in üzerindeyse risk artar. Taze meyve, sebze, taze balık, taze diğer deniz ürünleri, süt içeren beslenme şekli ve dengeli beslenme kanser riskini azaltabilir. Salamura balık, tütsülenmiş, işlenmiş et, barbekü, turşu gibi gıdalarda bulunan N-Nitorosaminler, kanserojenik etki gösterebilir" ifadelerini kullandı.
Batı toplumunda reflü hastalığı görülme sıklığının yaklaşık yüzde 10-20 olduğunu söyleyen Prof. Dr. Demirtürk, "Reflüye bağlı doğrudan veya Barret Özofagus denilen yapısal değişiklik sonucu kanser gelişebilir. Reflüsü olan hastaların yaklaşık yüzde 6-14'ünde kanser öncüsü olabilecek Barret Özofagus gelişebilir, hastaların da yüzde 0.5-1'inde kansere ilerleme olabilir. Yemek borusunun akalazya, kostik madde ile yemek borusunun darlıkları yemek borusu kanser riskini arttırmaktadır. Akalazyada 1-24 yıl arasındaki sürede kanser gelişme riskinin normal kişilere göre on altı kat arttığı belirtilmektedir. Yemek borusu kanserinde en önemli belirti önce katı gıdalarda daha sonra sulu gıdalarda da ortaya çıkan takılma hissi ve yutma zorluğudur. En önemli tanı yöntemi de (altın standart) endoskopidir" dedi.
Kaynak: Demirören Haber Ajansı